Son Yayınlar

II. Leopold’ün Kongo’daki İşkencelerine Tepkiler


Aslında bütün dünyaya Kongo halkını Arapların köleleştirmesinden kurtarmayı taahhüt eden II. Leopold bakıldığında köle ticareti yerine daha zalimce bir sistemi Kongo’da uygulamaya koymuştur. Kongo’da takip ettiği yöntem Afrika’nın yerel nüfusunu kullanarak bölgenin doğal kaynaklarını adeta kurutmuştur. Hayatı boyunca hiçbir zaman Kongo’ya ayak basmayan Leopold askerî güç kullanarak tüm Afrikalı toplulukları fildişi ve yabanî kauçuk toplamak için çalıştırmıştır. Bununla da kalmayarak Kongolular söz konusu ürünlerin limanlara, pazarlara ve ticaret merkezlerine taşınması için gerekli olan başta liman, kara ve demir yolu olmak üzere lazım olan alt yapının inşasında çalışmaya zorlanmışlardır.
Belçika kralı bu geniş ülkeyi elinde tutmak için yerlilere karşı baskılarını arttırınca İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından protesto edildi. Kölelik kaldırılmış olsa da madenlerin işletilmesi ve ziraî alanlardan daha fazla ürün alınabilmesi için ahali zorla çalıştırıldı. Leopold ve birlikte iş yaptığı özel şirketlerin başvurdukları kota uygulaması oldukça tartışmalı bir yöntemdir. Uygulamaya göre günlük yapılması gereken birim işler belirlenerek, Kongoluların bunları yerine getirmesi istenmiştir. Belirlenen kota tutturulamadığı zaman çalışanların uzuvları kesiliyordu. Bazen bir köydeki kadın ve çocuklar kaçırılarak kota doldurulana kadar rehin tutuluyorlardı. Özellikle bu ikincisi Kongo’da daha önce baskınlarda bulunan Manyema kabilesinin yöntemleriyle birebir aynıydı.
II. Leopold Kongo’nun doğal kaynaklarını talan ederek büyük bir şahsî birikim meydana getirmişti. Daha önce de bahsedildiği üzere ilk önce fildişi en önemli ihraç maddesiydi. Sonraki yıllarda kauçuk dünya piyasalarında kârlı bir ürün konumuna yükselince Kongo’da bu yönde bir üretime gidilmiştir. 1890’larda Berlin Konferansı’nda alınan birtakım kararların uygulanması terkedilerek bölgeye yabancıların girişine kısıtlamalar getirilmiş ve yerel halka angarya uygulanmaya başlanmıştır. Bunun bir sonucu olarak köleleştirme, insanlara kötü muamele, hatta öldürülmeye kadar varan davranışlar yaygınlaşmıştır. Vergi olarak ödemeleri gereken kauçuk kotalarında düşüş olması durumunda uzuvları kesilerek insanlar sakat bırakılmaya başlanmıştır. Bu tür insanlık ihlallerin bölgede faaliyet gösteren misyonerler tarafından mensubu bulundukları ülkelerin yetkili makamlarına rapor edilmesiyle yaşanan insanlık dışı muameleleri ortaya çıkarmak için araştırma komisyonları kurulmuştur. Kötü çalışma koşulları ve insanlık dışı muameleler neticesinde yerli halktan hayatını kaybedenlerin iki milyon ile on beş milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Avrupa kamuoyuna ulaşan şikayetleri etkisiz kılabilmek için II. Leopold Yerlileri Koruma Komisyonu adıyla bir kurul görevlendirmiştir. Uygulanan diğer taktikler arasında yayıncılara rüşvet verilmesi, eleştiri sahiplerinin diğer ülkelerin kolonyal istekleri uğruna çalışmakla suçlanması, misyoner William Henry Sheppard örneğinde olduğu gibi görgü şahitlerinin yaşanan insanlık trajedisi hakkındaki raporlarının Protestanlarca Katolik din adamlarının karalanması olarak değerlendirilmesi yer almıştır. Bu şekilde yaklaşık on yıl boyunca eleştirilerin önü alınmıştır.
İngiltere’de eski bir deniz taşımacılık şirketi Elder Dempster’de katip olarak çalışan Fransa doğumlu Edmund Dene Morel Kongo’da kurulan korkunç askerî baskıyı ilk farkeden kişidir. Esasında bölgeyi ziyaret eden seyyahların kaleme aldıkları eserlerde bu türden baskılardan bahsedilmekle birlikte Morel durum hakkında somut verilere ulaşmıştır. Buna göre Elder Dempster imzaladığı sözleşme gereği Boma ile Belçika’nın Antwerp şehri arasında Serbest Kongo Devleti için taşımacılık yapmaktaydı. Fransızca bilmesinden ötürü görevli olarak şirket adına Kongo’ya gönderilen Morel, burada şirketin Kongo Devleti için tuttuğu hesap kayıtlarını incelediğinde Belçika’dan Kongo’ya gelen gemilerde sadece silah, zincir, askerî gereçler ve patlayıcı olduğunu buna mukabil hiçbir ticarî meta bulunmadığını görür. Kongo’dan Belçika’ya giden gemiler ise doğal kauçuk ve fildişi taşımaktadır. Morel II. Leopold’ün Kongo’da uyguladığı sömürü hakkında önce Speaker adlı haftalık dergide yazılar yazmış, daha sonra taşımacılık şirketinde istifa ederek West African Mail adlı gazeteyi kurmuştur (1903). Morel konu hakkında birçok risale yayınladığı gibi Affairs of West Africa (Batı Afrika İşleri) adlı ilk kitabı yayınlanmıştır (1902). Bu eserin bir bölümünde II. Leopold’ün Kongo’yu nasıl sömürdüğünü ihracat rakamlarıyla ortaya koymuş; ayrıca 1884-85 Berlin Konferansı’nda alınan kararların nasıl çiğnendiğini yazmıştır.

              Kolları Kesilen Kongolu Çocuklar

Kongo Nehri’nde çalışan bir vapur kaptanı olan Joseph Conrad’ın şahsî tecrübesini kitaplaştırdığı 1902’de yayınlanan Karanlığın Kalbi (Heart of Darkness) adlı eserler II. Leopold’ün bölgedeki idaresine karşı yükselen organize olmuş uluslararası eleştirileri hareketlendirmiştir. Yaşanan insan hakları ihlalleri ve fena istismarlar hakkındaki haberler ve raporlar karşısında daha fazla tepkisiz kalamayan İngiliz hükümeti bölgede bulunan Konsolosu Roger Casement’i Kongo’da hüküm süren şartlar hakkında bir araştırma yapmak üzere görevlendirmek zorunda kalmıştır (1903). Casement yaptığı kapsamlı seyahat ve mülakatlar sonucunda ulaştığı bilgileri detaylı bir rapora dönüştürmüştür. Esasında Leopold’ün kauçuk terörü olarak adlandırılan uygulamalarından daha önce bölgede bulunmuş olan Casement araştırma yapmak üzere gerçekleştirdiği turda gördükleri karşısında adeta şok geçirmiştir. 1904 yılı başlarında basılan Casement Raporu adlı bu doküman II. Leopold idaresi altında yerli halkın maruz bırakıldığı cinayetler ve suiistimalleri gözler önüne sermiştir. Rapora göre Kongo’da bir angarya uygulaması söz konusudur, Leopold’ün askerî gücü Force Publique işkenceler, zorla uzuv kesme, rehin alma ve cinayetlerle yerel halk sistemli bir şekilde istismar ediliyordu. Raporun diğer bir yanı da daha önce Morel tarafından yazılanların ve konu hakkındaki değerlendirmelerin doğru ve geçerli olduğunu göstermesi olmuştur.
Casement Kongo’da iddialar hakkında incelemelerde bulunduğu sırada Morel’in yazdıklarını okumuş, İngiltere’ye döndükten sonra kendisini bularak birçok görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmeler neticesinde Casement Morel’i Kongo Reform Birliği’ni kurmaya ikna etmiştir. Bu insan haklarına yönelik ilk kitle hareketi olarak nitelenmektedir. Birliğin 24 Mart 1904’te Liverpool’da yapılan ilk toplantısında binin üzerinde katılımcı hazır bulunmuştur.
II. Leopold’ün Kongo’daki uygulamalarının sert bir şekilde eleştirildiği Kral Leopold’ün Monologu (King Leopold’s Soliloquy, Ohio 1905) adlı risaleyi kaleme alan Amerikalı yazar Mark Twain gibi dönemin ünlü simaları Kongo Reform Birliği hareketini desteklemişlerdir.
Sherlock Holmes romanlarıyla ünlü İngiliz yazar Arthur Conan Doyle’nin Kongo Reform Birliği’nin çalışmalarını desteklemek üzere 1908’de yayınlanan Kongo Suçu (The Crime of Congo) adlı risalesinde “kauçuk düzenini” eleştirmiştir. Bahsi geçen eserde Kongo’daki idareyi Nijerya’daki İngiliz idaresi ile mukayese eden Doyle namuslu ahlaklı olmanın ilkel insanları yönetenlerin öncelikle onlardan ne kadar fayda sağlanacağını değil onları ne derece yükselteceğiyle ilgilenmelerini gerektirdiğini savunmuştur.

        Doyle, Crime of Congo Kitabının Kapağı

Doyle, Crime of Congo Kitabının Kapağı
Belçika hükümeti ve kamuoyu başlangıçta kralın sömürgeci siyasetini eleştirirken daha sonra ülkeye büyük menfaatler sağladığını görünce onu destekledi. Fakat kralın aşırı harcamalarını kapatmak için yabancı şirketlerden aldığı paralara karşılık Kongo’da onlara büyük araziler satması sebebiyle zor durumda kalan Belçika hükümeti 15 Kasım 1908 tarihinde ülkeyi resmen sömürgeleştirdi.
II. Leopold’ün şahsî yönetimindeki Kongo’da işlenen insanlık suçları hakkında yazılmış ve on beş dile çevrilmiş olan Adam Hochschild’in Kral Leopold’un Hayaleti: Sömürge Afrika’sında Açgözlülüğün, Dehşetin ve Kahramanlığın Hikâyesi (King Leopold's Ghost: A Story of Greed, Terror, and Heroism in Colonial Africa, USA 1998) adlı eser konunun çağımızda tüm çıplaklığı ile ayrıntısı olarak ele alındığı önemli bir çalışmadır. Hochschild eserinde Kong’da sömürge idaresindeki soykırımı suçunu “büyük unutkanlık” olarak tanımlayarak bir kez daha tartışmaya açmıştır.
YRD. DOÇ. DR. METİN ÜNVER İSTANBUL

Hiç yorum yok